Senaryosu Gürsel Korat tarafından yazılan ve EZOP tarafından anlatılan Yedi Kocalı Hürmüz'ün çekimleri tamamlandı.
Ağustos ortalarında basın tanıtımı yapılan filmin çekimleri yaklaşık yirmi gün sürdü.
Gürsel Korat'ın Basın Açıklaması:
"Yedi Kocalı Hürmüz, 1962’de Sadık Şendil tarafından yazıldı ve yazarı tarafından defalarca film ve oyun uygulamalarında değişik biçimlere sokuldu. Bunların en tanınmışı 1971’de Atıf Yılmaz’ın çektiği ve Türkan Şoray’ın Hürmüz’ü canlandırdığı filmdir. Müzikal olarak ise 1981 tarihli TRT yapımı çok bilinir. Hürmüz’ü Ayten Gökçer’in canlandırdığı bu yapımda da senaryonun pek çok yönden değiştirildiği görülmektedir.
Sadık Şendil bir röportajında Hürmüz’ün geleneksel bir öykü olmadığını belirtmektedir. Müjdat Gezen’in tanıklığına göre de, 1963 tarihli film versiyonu tarihi dekorlar önünde değil, dönemin İstanbul’unda çekilmiştir.
Şendil, oyununun geleneksel tiyatrodan çok vodvile yakın olduğunu düşünmüştür. Ortaoyunu akla getirildiğinde bu durum tartışmasız böyledir. Fakat bugünkü bakış açısından değerlendirildiğinde Yedi Kocalı Hürmüz’ün elden geçirilmesi gerektiği görülebiliyordu. Oyunu sinemaya uyarlarken her ne kadar günümüz izleyicisinin algı düzenini hesaba katsam da, gelenekten kopmamaya özen gösterdim . Tutturduğum yol “geleneksel” olmayan fakat “gelenekten beslenen" bir nitelik taşımalıydı. Senaryonun masalla açılıp masalla kapanan bir çember içinde dönmesinin nedeni budur. Bu masalsılık içinde Ezel Akay’la ilk baştan beri dekor, kostüm ve oyuncu eyleminde bir farklılık olması gerektiğini kurguladığımız için şu yenilikleri yaptım:
1) Kadın argosu ve erkek argosunu birbirinden ayırıp kadınlar lehine bir dünya kurdum. Bu filmde kadınlar çok güçlü, çok incelikli cinsel espriler yaparken, erkek argosu incelikten yoksun oluşuyla gülünçtür.
Sadık Şendil bir röportajında Hürmüz’ün geleneksel bir öykü olmadığını belirtmektedir. Müjdat Gezen’in tanıklığına göre de, 1963 tarihli film versiyonu tarihi dekorlar önünde değil, dönemin İstanbul’unda çekilmiştir.
Şendil, oyununun geleneksel tiyatrodan çok vodvile yakın olduğunu düşünmüştür. Ortaoyunu akla getirildiğinde bu durum tartışmasız böyledir. Fakat bugünkü bakış açısından değerlendirildiğinde Yedi Kocalı Hürmüz’ün elden geçirilmesi gerektiği görülebiliyordu. Oyunu sinemaya uyarlarken her ne kadar günümüz izleyicisinin algı düzenini hesaba katsam da, gelenekten kopmamaya özen gösterdim . Tutturduğum yol “geleneksel” olmayan fakat “gelenekten beslenen" bir nitelik taşımalıydı. Senaryonun masalla açılıp masalla kapanan bir çember içinde dönmesinin nedeni budur. Bu masalsılık içinde Ezel Akay’la ilk baştan beri dekor, kostüm ve oyuncu eyleminde bir farklılık olması gerektiğini kurguladığımız için şu yenilikleri yaptım:
1) Kadın argosu ve erkek argosunu birbirinden ayırıp kadınlar lehine bir dünya kurdum. Bu filmde kadınlar çok güçlü, çok incelikli cinsel espriler yaparken, erkek argosu incelikten yoksun oluşuyla gülünçtür.
2) Senaryoda, ilk defa yaratılmış çok sayıda kahraman vardır. Bu haliyle senaryo bir “uyarlama” olmanın ötesine geçerek “yeniden yazma” şeklini almıştır. Senaryonun yeni kişileri şunlardır: Kuşçu Cebrail –ki tümüyle Haluk Bilginer düşünülerek yazıldı- İhtiyarlar topluluğu ve Günther Paşa. Bunun dışında tüm diğer karakterler yeni bağlama oturtularak, biçimlendirildi. Safinaz gençleşti, Havva ataklaştı, Kadı, doktor, ve berber çok belirgin hale geldi.
3) Konuşmalarda mümkün olduğu kadar dönem dilinin gereklerine uyuldu.
4) Senaryoyu kurarken, önceki uygulamalardan ayrıldığım en belirgin nokta, olayları “Hürmüz merkezli” bir noktadan anlatmayışımdır. Şüphesiz, hikâyesi anlatılan kahraman Hürmüz olmakla birlikte, diğer oyun karakterlerinin özellikleri de betimlenmeli, Hürmüz, “aşı boyalı cumbalı ev”den çıkarılıp “paşa konağı”na yerleştirilmeliydi. Bunun için de olayların başlangıcını yaşlı bir paşayla evlenen ve dul kalan Hürmüz’ün hikâyesi olarak kurdum. Bu durumda koca bir konakta yaşayan Hürmüz'ün hem neden gizemli kalabildiği, hem de nasıl öyle bir yerde oturabildiği açıklanmış oldu.