Gürsel Korat
Tüm evrenin varoluşunu kendi hayatımızın varoluşu süresinde deneylediğimiz şeylerle açıklıyoruz. Sanki evren bizim kayrayışımız kadar bir sürede var olmuş ve yalnızca o kadarmış gibi. Bu yanılgı, kendi düşüncemiz, duygumuz ve aklımızla sınırlı bir açıklamayı evrene genellemektir.
İnsan sonsuz varlığı kendi varoluşu içinde bulabilir, ancak sonsuzluk insan varlığıyla ölçülemez. Bu, saçma.
Yeme, içme ve sindirim süreciyle düşünme ve estetize etme eylemi birbirinden ayrı; ancak düşünmenin hayvansı beden etkinlikleri olmadan üreyememesi gülünç ve hatta saçma.
Hiç yokken doğada varlık bulup yine hiç olmak saçma,
Bir bedenden dünyayı algılamak, onun istekleri ve duyguları içinden "saf aklı" ve her şeyin boşluğunu görmek dâhice olabilir ama sonuçta saçma,
Bu kadar kapsayıcı, bu kadar dünyevi bir aklın, hiç beklemeden, ummadan dünyaya gelmesi kadar, zorunlu olarak ve genellikle hiç ummadığı zamanda yok olması, bir bedenle birlikte çürümeye bırakılması çok saçma.
Evrende herhangi bir zamana "uyanmış" ve ondan aldıklarını hiçliğe taşımaktan başka bir şey yapamayacak ve bildiklerini hiç bilmeyecek olan varlıklarız. Bu, saçma. Bu nedenle pek çok insanın tanrısı vardır. "Zihin varken düşünen" zihnin zamansızlığını fark eden Descartes aklımızı çeler ama, zihin yokken, hiçlik varken onun kendini bileceği söylenemez. "Düşünüyorum o halde varım" sözü bu nedenle cok saçma.
Hiçlikte düşüneceğimizi, hiç olup yeniden var olacağımızı düşünmek saçma.
Hep yaşayacakmış gibi, hep sonsuz bir hayat varmış gibi, çocuk kayıtsızlığıyla, günün dertlerine boğularak yaşamak mutluluk verir ve çok saçmadır.
Varoluşu kurcalamak insanı derinleştirir, gündelik yaşamın dışına çıkarır ama sonuçta bunlar neye yarayacaktır, saçma.
İlginç olan şudur: İnsan neyse öyle yaşar, başka türlü olamaz ve durumunu da hiç saçma bulmaz.