Escher, Drawing Hands
İnsan yaşadıklarını anlattığında roman yazacağını sanıyorsa
kalemi eline almamalıdır. “Hayatım
roman” ifadesi, hem acı dolu bir ifade gibi, hem de narsistik böbürlenme gibi
değerlendirmeye elverişlidir. Dahası, başkasının hayatını okuma zahmetine
yaptığı çağrı ile de, daha ifade edildiği anda bile karşıdaki kişiyi yormayı
başarır.
Oysa yazar başkalarında kendini arayandır; tüm insanlığı
bedeninde, aklında ve eylemlerinde sınayandır. İyi roman, başka varlıkları,
durumları, olayları anlamak ve anlatmak içindir; yazarı başkalarına anlatmak
için yazılan şey olsa olsa psikolojiye malzeme olur. İyi romanda koca koca
hayatlar anlatılsa bile, okuyucu “bunları niye okuyorum, bana ne bu kişilerin
hayatından” demez; tam tersine orada kendini bulur ve yazanı da anlatılanı da
unutup o roman boyunca bir yerlerde dolaşan kendini görür. İyi romanlarda okura
yer vardır. İyi romanlarda, karakterlerin doluştuğu bir masaya, okur için
ayrılmış, boş bir sandalye konulur. İyi okur da zaten başkasını dinleyip
acınmak için değil, kendine ayrılmış bir sandalyeye oturup olaylara katılmak
için gelir. Doğrusu bu sandalye, okuduğuna her an ihanet edecek, kitabı
fırlatıp atacak okurun bile hakkıdır.