Saygıdeğer konuklar,
Orhan Kemal Avare
Yıllar adlı romanıyla gönlümü derinden çeldiğinde, on dört yaşımdaydım. İlkgençlik
dünyamda, duyularım bütün açıklığıyla kıpırdanırken, gençliğe dışarıdan
bakabilen bu kitaptan sonra yazarlığa çok özendiğimi anımsıyorum.
Buna benzer bir şeyi o çağımda, bir de İnce Memed’i okurken
yaşamıştım.
Bu Çukurovalıların, Orhan Kemal’le Yaşar Kemal’in bana etkisi
derin oldu. Çünkü o zamanlar soyadları aynı olduğu için kardeş sandığım bu iki
yazar, edebiyatımızın odağını değiştirmiş de, bilmezmişim. Onları okuduktan çok
sonra, kendi yazarlığım üzerine düşündüğüm yaşlarımda anladım ki bu Kemal’ler
sayesinde edebi metindeki coğrafyanın önemini kavramışım. Onların başlattığı
İstanbul merkezinin dışına kayma tavrını tutkuyla benimsemiş ve bununla ilgili
dil olanaklarını zorlamışım.
Kapadokya artık romanları yazılmamış bir Kapadokya değilse,
bunda Çukurovalı iki yazardan el almış olmamın payı büyüktür.
Fabrika çıkışlarının, hayat dolu insanların ve yaşamı seven
yoksulların büyük yazarı, iyimser Orhan Kemal’i okuyup da mutsuz olunamaz. O, yaşam
bilgisini sanatın diline dönüştüren bir yazardır. Pek çok insanın bildiği ve
pek azının maharetle söyleyebildiği bir şeyle uğraşır: İyilik. Orhan Kemal,
insanın pek de yüzleşmek istemediği yoksulluğa ve ezilmişliğe içeriden dokunur.
Ondan anladığım şudur: Vicdanın gözüyle bakan insan çok şey
görür. Orhan Kemal’in bu tavrı yalnızca gerçekçilikle ve toplumculukla
açıklanamaz. Onda gerçekçiliğin ve eleştirelliğin eşliğinde duran mutsuzluk
yoktur. Romanımızın büyük iyimseri, odur.
Unutkan Ayna gibi bir insanlık yıkımının hikayesini
anlatırken gülümsemeyi, ironiyi ve mutluluğu unutmadıysam, bunda Orhan Kemal’in
ve edebi geçmişimizin iyimserlerinin payı büyüktür.
Haksız yere cezaevine konulmasına karşın umudunu asla yere
düşürmeyen, dilinin ışığıyla hep gönendiğimiz Nazım Hikmet’i ve onun yanındaki
delikanlı Orhan Kemal’i bir düşünelim. Bir avuç insanın büyük zulümlere
uğratılarak kendi yurdunda sürgünleştirildiği o tarihten bize kalan, bir avuç
kahkahadan ve onurlu bir edebiyattan başka nedir?
Toplumun ruhunu aydınlatan o büyük insanlara şükran
borçluyuz.
Edebiyat acıyla olgunlaşır fakat güzellikle görünür. İşte bu
yüzden yalnızca edebiyat sayesinde zulümle baş etmeyi göze alırız. Edebiyat zulmün
panzehiridir.
Büyük bir onur duyarak kabul ettiğim bu ödülü, tarihimiz
boyunca, uyduruk gerekçelerle zulüm görmüş, hapsedilmiş, işinden atılmış ve
yerinden yurdundan edilmiş bütün insanlarımıza adıyorum.
Özgürlük, unutmayışın aynasında durur.
Hepinizi sevgiyle selamlarım.
Gürsel Korat,
Beyazıt Orhan Kemal Kütüphanesi
2 Haziran 2017
0 yorum:
Yorum Gönder