Metin Celal’in, 10 Eylül’de Cumhuriyet’teki
yazısını gördüm ve yazarın kısaltmalarından anlaşıldığı kadarıyla önemli bir
devlet para bağış kurulundaki seçicilerden biri olduğunu anladım.
Doğrusu Metin Celal’in yazarlara devlet yardımını savunan ifadelerini içime sindiremedim. Bunun sol kültürle hiçbir ilgisi yoktur. Yazarın "Aziz Nesin de para aldı" diyerek onu referans göstermesi yanıltıcı görünüyor çünkü dernek veya sendika olarak yardım almakla bireysel düzeyde devlet yardımını kabul etmek tamamen farklıdır.
Devlet ille de yardım edecekse, yaşlılığında zora
düşmüş yazarı gözetsin yahut belli ölçülere göre kitabı basılmış yazara yeşil
pasaport desteği versin, yazar evi kursun ama para vermesin.
Yazarlar, devletten destek almayı reddetmelidir. Bu dünyanın en demokratik devleti
hangisiyse orada bile düşünülmemesi gereken bir şeydir.
On beş yıl önce İsviçre’de yazarlara kanton kasasından para
verildiğini şöyle öğrenmiştim: Türk mültecilerden biri orada yazar olduğu için
Türkiye’de barınamadığını, siyasal olarak kovulduğunu kanıtlamak için
Türkiye’de fason bir yayınevine beş para etmeyecek bir şiir kitabı bastırır; bunun karşılığında dudak
uçuklatan bir para, sanırım kırk bin İsviçre Frangı kadar bir destek alır. Her
şeyde ileri olduğu ve Türkler kadar katakulli bilmediği halde İsviçre’de
edebiyatın niye nal topladığını o zaman çok iyi anlamıştım.
1934’te Sovyetler Birliği’ndeki devlet
desteğini (Sovyet Yazarlar Birliği'nin yazarlık için koyduğu ölçüleri) anımsayalım, sanatın ölümünün ilanıyla eş zamanlıydı: Muhteşem Rus
romanı o gün ölmüştü.
Halide Edip’le barışmak için -iyi
ki- bir kez verilen ve bir daha sözü bile edilmeyen CHP Roman Ödülü’nü anımsayalım;
devletle başı derde girmiş yazarın, devletle para ilişkisine girmiş yazardan
farksız olduğu hep aklımızda dursun: Örtülü ödenekten beslenmiş ahlaksız
kumarbazları unutmayalım, üstelik ahlâk abidesi olarak hâlâ başımızda tutuldukları,
ders olarak okutuldukları aklımızdan hiç çıkmasın.
Aziz Nesin TYS için destek almıştı,
dernekler, sendikalar, sinemacılar para alsın, fakat edebiyat özgürlüktür, bunu
para ilişkisiyle eşitlemek yakışık almaz. Yazar herhangi bir kitabını paraya
tahvil etmez. Yazarı devletten “yardım” adı altında para almaya alıştırmayalım;
yarın hangi despotun bunun karşılığında ne isteyeceğini kimse bilemez.
Kimin ne yazacağı para keselerinin insafının
dışında kalmalıdır; para kesesine uzaklıkla yazar özgürlüğü arasındaki ilişkiye
işaret eden Marx, kulağımızda küpe olarak dursun. Büyük Birader her yere el
atarken bundan hiç gocunmayan, piyasa ilişkilerine “gönül bağıyla” tutunan
solculuğa evet denemez: Bunun zamanı gelsin artık.
12 Eylül'den otuz dört yıl sonra artık gelsin.
12 Eylül'ün yeni sahiplerinin "yazarlara para dağıtıcısı" olmak hiç de savunulucak bir makam değildir, Metin Celal kimlerin ismini sakladığını açıklayacağına bunu açıklasın.
0 yorum:
Yorum Gönder