Mualla Uçmaner
Gürsel
Korat gençler için Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘Kunday-Gölgeler Çağı’ adlı
bir kitap yazdı. Orhan Kemal Ödülü sahibi Korat’la kitabını, gençler ve
çocuklar için yazmanın zorluklarını ve hikâyeleri yeniden yorumlamanın
gerekliliğini konuştuk.
Kunday bir gençlik romanı… Çocuk ve gençlik edebiyatıyla ilginiz
nasıl? Kunday, edebiyatın bu yönüne duyduğunuz ilginin ilk belgesi olmasa
gerek…
Elbette değil. Daha önce
küçükler için “Pofkuyruk” ve “Bir Ayı Ne İster?” adlı iki kitap yazmıştım.
Çocuklara hikaye anlatmayı seviyorum. Bu edebiyatla ilişkim, eğitim dünyasından
olduğum için yüzeysel değil.
Kunday Anadolu hatta Orta Asya şaman geleceğinin izleriyle,
mitolojik altyapısıyla örülü bir hikâye. Neyi amaçladınız Kunday’la? Artık
unutulmaya yüz tutmuş hikâyeleri tekrar canlandırmak mı?
Hayır, hikayeleri yeniden
yazmamız gerektiğini düşünüyorum. Eski dünyanın hikayelerinde ölçüsüz şiddet,
erkek egemenliği, despotluğa övgü, kurnazlık gibi eğitsel açıdan çok sakıncalı
şeyler var. Ben geleneğimizi alıp onun üzerinde düşünerek yeniden anlatıyorum.
Yalnızca bizim masallarımız ve destanlarımızdan değil, Yunan ve dünya
masallarından esinlerim de var. Çünkü dünyalılara masal anlatmalıyız, bizim
mahallede oturanlara değil.
Romanlarınızdan da biliyoruz; tarihsel zemin kurgularınız için
vazgeçilmez oldu her zaman. Peki bunu bir gençlik romanına uygularken neleri
gözettiniz? Gençlerin tarihten sıkıldığını göz önüne alırsak zor bir işe
kalkışmış sayılmaz mısınız?
Tarih anlatsam dediğiniz
doğru olurdu. Bu sadece bir atmosfer. Hiçbir tarih bilgisi anlatılmıyor. Okuyucu,
bu romanın tarih bilgisi içerdiğini bile düşünmeyecek. Yüzüklerin Efendisi bir
tarih romnanı mıdır örneğin? Tıpkı onun gibi, bu masal için yarattığımız bir
yerdeyiz, o kadar.
Romanın dili de aynı şekilde bir gençlik romanında beklenecek ve
diğer romanlarınızı göz önüne aldığımızda daha ‘basit’. Bu çok iyi bildiğin bir
işi o kertede iyi yapmamak gibi bir duruma benziyor. Romanlarınızdan dil
hassasiyetinizi biliyoruz. Dilsel anlamda nasıl bir zorluk ya da kolaylıktı
Kunday’la geçirdiğiniz süreç?
Gençlere yazmanın
eğlenceli yanı, onların karmaşık bir kurguyu ve hızlı anlatılan bir öyküyü zekice
bir dolantı içinde anlatılmasını beklediklerini bilmektir. Gençlere yazarken
olay örgüsünün kuruluğuna karşı zeka ışıltılarını bulmaya ihtiyacı var insanın.
Çok zorlu bir süreç bu. Yetişkilere yazmaktan farkı şu: Duygusal eğretilemeler
ve insanın iç gözlem görece daha az. Sadelik, evet basit gibi görünüyor ama
sadeliği önce karmaşık olanı bulduktan sonra ortaya çıkarabiliyor yazar. Bu
yüzden gerçekten zahmetli bir süreçti Kunday benim için.
Kunday bir serinin başlangıcı anladığım kadarıyla. Hikâye nerelere
uzanacak? Nasıl bir dizi var kafanızda? Kunday okurunu nerelere sürükleyecek?
Kunday maceralarının
ikinci kitabını tasarladım. Bu kez karanlık güçlerin saldırısı yeni bir aşamaya
geçiyor: Gölgeleri yok etmek isteyen kara şamanlar geliyor.
Buna benzer farklı kitaplar da okuyacak mıyız sizden? Masanızda
bekleyen bu tarz hikâyeler var mı?
Çocuklar için olacak ama
yetişkilere yönelik olarak yok.
Son olarak; dünyanın pek çok mitolojisiyle ilgili usta işi
filmler çekilirken, romanlar yazılırken Anadolu mitolojisi neden bir kenarda
kaldı sizce? Yeterince zengin olmadığından değil herhalde…
Bir kenarda kalmadı ama
bakış açısı eski olduğu için yeniliğin üzerine pek düşen olmadı. Tarihimizin
minyatürle resimlenen hikayeler tarihi olduğunu unutmayalım. Bizim çocuklarımız
hiper gerçekliğin çocukları. Yeni bakış işte buradan çıkacak: Minyatür değil,
üç boyutlu resmi tasarlayan, kahramanı karakter derinliği içinde kavrayan yeni
tip yazarlık gerekiyor. Bunu Kunday’da net bir şekilde göreceksiniz. Eski bakış
açısından ve minyatür orantısızlığından çocuklara yönelik bir edebiyatın
yükselmesini beklemek yanlıştır. Masallardan yararlanacağız ama yeni bir bakış
açısıyla: Keloğlan başta olmak üzere bütün hile ve kurnazlık hikayelerini, din
propagandası yapan metinleri, savaşı yücelten anlatıları şüpheyle
karşılayacağız. Bunları insanlık sevgisiyle değiştirmek ve dünyamızı evimiz
gibi korumayı öğreten bir anlayışa yönelmek zorundayız.
BirGün Gazetesi, 8 Haziran 2017
0 yorum:
Yorum Gönder