BUGÜNE VE YARINA SESLENİYOR


Kalenderiye

Gürsel Korat, insan gerçekliğini Anadolu geçmişinin kritik dönemeçlerinden hareketle sorguladığı romanlarına bir yenisini daha ekledi. "Zaman Yeli" (1994) ve "Güvercin'e Ağıt" (1999) ile ilerleyen Çiftaslan Dörtlemesi'nin üçüncü ayağı "Kalenderiye" geçtiğimiz günlerde yayımlandı. "Kalenderiye"'nin ekseni 1527 baharında başlayan ve Osmanlı tarafından kanla bastırılan Kalender Çelebi isyanı. Kitabın ayrı zaman ve mekanlara dayanan üç bölümünde, Hıristiyan bir tüccar, bir Osmanlı devlet görevlisi ve bir Kalenderi dervişi kendisine aynı soruları soruyor, neden yaşadığını anlamaya çalışıyor.
Toplumsal İdealler
"Kalenderiye"yi alıştığımız tarih romanlarına dahil etmek yanılgı olur. Yazar bir söyleşide, örneğin Attila İlhan ve Kemal Tahir'le arasına mesafe koymak istediğini, tarihsel hakikat ve tezler ortaya koymak gibi amaçlar gütmediğini belirtmişti. Önceki romanları için olduğu gibi "Kalenderiye" için de, "Tarihsel zemin ve birkaç büyük olay dışında yazdığım şeylerin gerçek olmadığı görülecektir," diyebilir Korat. Kitaptaki olay ve figür zenginliği düşünüldüğünde bu oldukça şaşırtıcı. Korat'a göre bir romanın merkezinin, büyük toplumsal idealler veya tarihsel olaylar değil, insanın ta kendisi, onun güzel ve adil bir yaşam umudu olduğu söylenebilir. Korat'ın, "Benjamin'in Tarih Üzerine Tezler"in altıncısında dediği gibi, umut kıvılcımını geçmişte parlatmayı denediği söylenemez mi? "Kalenderiye"deki bireyler, temel insan dertlerini, özellikle özgürlük arzusunu bugün hepimizin aklını meşgul ettiği biçimde dillendiriyor. Yazar, bu romanda da "Romanın merkezi büyük toplumsal idealler ve buna nasıl ulaşacağımız değil, insandır," iddiasının arkasında durmuş. Korat, 1980'lerin sonlarında toplumcu gerçekçiliği sorgulamaya başlamış ve siyasetin edebiyat üzerindeki vesayetini reddetmiş bir yazar. Tarihsel romanlarda, bilginin ön plana geçmesi eğilimi hep mevcuttur. Hatta bilgi, gerek tarihsel veri gerek yazarın idealleri olarak, çoğu romanda adeta başrole oynar; oysa Korat, edebiyat bilgi dengesinde çubuğu ısrarla edebiyata büküyor.
Çevredekilerin Dili
Korat, insanın evrensel sorularını itaat ve isyan ikileminde ele alırken, merkez ve çevre arasında bir kontrpuan örüyor: "Madem özellikle Kapadokya eksenli romanlarımda merkezden (Osmanlı'dan, İstanbul'dan) uzak bir noktayı (Selçuklu'yu, Kalenderileri) seçiyorum, dilsel bakımdan da merkez dışı bir seçim yapmak durumunda değil miyim?" diyen yazar, cesur bir dil deneyine girişmiş. Üçüncü bölümde, dönemin Kapadokya'sının dilini bambaşka bir yazımla kağıda dökmüş. Kurgusal bir dil oluşturmuş, pek çok İç Anadolu ağzının ortalamasını alıp araya uydurma sözcükler katıştırmış. Bölümü okurken, yazarın heyecanına ortak olmamak zor: "Metni adeta sayıkladım. Ben böyle bir şeyi bu yoğunlukta daha önce hiç yaşamadım," diyor Korat. "Kalenderiye"'de, merkezden uzak tek özne Kalenderiler değil. İlk bölümde değinilen Hıristiyan dünyası, İç Anadolu'da geçen bölümlerde de, hem semboller hem Ermeni ve Rum halkın sıkıntıları kisvesinde mevcut. Bir diğer çevre öznesi kadınlar. Yazarın kadınlara en çok yer ayırdığı çalışması olan "Kalenderiye", erkek egemenliğinde kadının aşağılanmasını, duygusal ve cinsel mutsuzluğunu ana akslardan biri olarak taşıyor. "Kalenderiye", tarihsel romanı hak ettiği mecraya döndüren bir olgunluk dönemi eseri.



BARIŞ YILDIRIM, Milliyet Kitap, 12 Mart 2008