Kardelen Dalokay’a Yanıtlar

 


 

 

 




 

Kristal Bahçe’de yazarı, yazınsal tutumu ve edebiyatı “Nasıl olmalı?” sorusu üzerinden değerlendiriyorsunuz. Bu soruları sorup kitabı tamamlama süreci sizin için nasıldı? Kristal Bahçe’nin yazım sürecinden biraz söz edebilir misiniz?

 

Bir edebi çalışma ömür gibidir. Tamamlanmadan nasıldı diye sormak yanlıştır. Hep ve daima nasıl olacak diye yola çıkarız.

Yöntembilimsel açıdan da bu böyledir. Verili olanlardan hareket ederek hep yeniyi arayıp bulmanın yolu budur.

Kristal Bahçe’nin ilk tasarımı, “dergilerde yazdığım yazıları bir araya toplamak” isteyen editörüme itiraz ederek başladı. (Yazılarımı yayınlama fikri Tanıl Bora’dan çıkmıştı, onu anmak gerek.) Ben bir yazıyı alıp aynen basmanın etkili olmayacağını, dergideki bir yazının anafikri ile örülmüş, kısa ve vurucu denemeler biçiminde yazmam gerektiğini bu sayede fark ettim. O sıralar Ulus Baker ölmemişti, Adorno’nun Minima Moralia’sı üzerine konuşur bunun hazırlıklarından heyecan duyardık. Biçimsel olarak Adorno işte o zamanlar yazdıklarıma bir biçimsel renk katmış oldu. 

Bu kitabın soruları bir yazarın ömürlük sorularıdır. Entelektüel sorun, daima önümüzdedir; onu tüm yönleriyle değerlendirmek zorundayız. Böyle bir çaba içindeyken deneme üslubunu seçmek benim için kendimi ve tüm tarafları sorgulamada iyi bir seçim oldu. Böylece edebiyat tarihi açısından enteresan denebilecek bir sistemle yazılmış olan bir deneme-eleştiri kitabı çıktı ortaya: “Hiç kimseyi beğenmem” tavrını reddettim, “Niçin beğenirim”, “Niçin benden uzaktır” “Ne edebiyatın konusu değildir” gibi yöntemsel soruları önüme koydum. 

 

Özellikle romanlarınızla tanınan bir yazar olarak Kristal Bahçe’de edebiyat eleştirisini kaleme almak sizin için nasıl bir deneyimdi?

 

Oscar Wilde her yazarın belli bir biçimde yazmayarak zaten bir eleştirmen olduğunu söyler. Doğrusu bu fikre katılırım: Şu ya da bu biçimde yazmayı kabul etmeyerek yazınsal bir arayış içinde olmak doğal bir eleştiri içerir. Sadece yazmak, yazarlığın göstergesi değildir. Yazı yazmanın yeni biçimleri üzerinde düşünen herkes daima başka kişilerden ayrı düşmüş ve tartışmıştır. Benim tartışmaya dahil oluşum Edebiyat Dostları’na kadar gider. Orada “Edebi kaynağın Halk Edebiyatı olmadığını” öne sürmüş ve Gülten Akın’la bir polemiğe girmiştim. Birçok yazar hakkında öyle değil de böyle diyen itirazlar da yayımlamıştım. Şüphesiz böyle şeylerin okur gözünde yazar kadar anlamı yoktur. O sadece okuduğuna bakar ve belki de her yazarda aynı şeyi görür. Flaubert bir arkadaşına yazdığı mektupta “Şu, şu yeniliği yaptım, şöyle bir şey benimle başladı” gibi heyecanlı notlar yazmıştı ama okurun bundan haberdinin olması olanaksızdı. Yani yazı tekniğine dair şeyleri genel okur bilmez. Biraz da okura bunu gösterebilmek için çabaladım; çünkü yazarlar zaman zaman önemli fakat gerçekte önemi anlaşılmayan şeyler üretiyorlar. Örneğin Garip Şiiri deyip geçiyoruz, oysa o güne kadar öyle bir şiirin olmadığını bir düşünsek önemini anlarız. İkinci Yeni ile romanın aldığı boyutu değerlendirir, Nazım’ın nasıl bir biçim ve dil devrimi yanattığını görürüz. İşte ben o yüzden, okur isterse ilgilenmesin, kendi duruşum hakkındaki iddiamı otaya koymak için bu kitabı yazdığımı anlıyorum.

 

Kristal Bahçe’nin genişletilmiş yeni basımında okuyucularınızı hangi yeni bölümler bekliyor? Bu bölümleri eklemeye nasıl karar verdiniz?

 

Kristal Bahçe 2003 yılında tamamlandığı zaman ben genç yazardım. Yedinci kitabıma ulaşmıştım: Üç roman, bir öykü, iki incelemenin üstüne bunu yazıyordum. O nedenle “Neredeyim?” sorusunun yanıtını verir gibiydim. Kristal Bahçe’de (Dokunursan her şeyin kırılabileceği bu narin alanda) tutturduğum yolun nasıl oluştuğunu, hangi unsurları taşıdığını anlattım. Bu nedenle o kitap “kendi halimin genel duruş içindeki yerinin” anlatımıydı. 

Fakat zaman geçtikçe öykü kitabım ve romanlarım çoğaldı, oyunlarım, senaryolarım, çocuk kitaplarım, senaryolarım oldu. Denemelerim çeşitlendi. Ben Kristal Bahçe’yi genişletirken daha çok nelerden koptuğumu açık ve anlaşılır biçimde gösterdim. Yani ilk yazdığım zaman karşı çıkma ve tanımlama içindeydim. Eklediğim bölümlerle reddettiğim şeyleri de işaret etmeye başladım.

 

Kitabın genelinde yazarın konumunu ve yazını değerlendirdiğiniz bakış açısından düşündüğünüzde Kristal Bahçe’yi edebiyat dünyasında nasıl bir yere ve öneme sahip görüyorsunuz? Kendi gözünüzden değerlendirmenizi duymak isteriz.

 

Böyle bir şeyi yazarın söylemesi hoş olmaz. Bir yazar yalnızca kendi durumunu göstermek ve karşı çıktığı şeyleri işaret etmekle doğru davranmış olur. Genel resim içindeki kendi yerini söylemek ise bir edebiyatçıya yaraşmaz. Kestirme bir yanıt vereyim, tüm zamanların en güzel yanıtını Orhan Veli vermiştir: “Onu da edebiyat tarihçisi düşünsün.”


Varlık Dergisi 

Şubat 2023