Yalnızlık Aforizmaları

Berlin, Reichstag Terası Ekim 2008


Gürsel Korat

* Yazarların bir yaşam ve eyleyiş etkinliği içinde kendi varoluşlarını sınadıkları toplantıları, buluşmaları ve tartışmaları hep önemsedim. Bu toplantılardan kastım, yazarı başkalarının sınırlarına uymaya zorlayan cemaat yoklamaları değildir. Bana göre yalnızca yazara kendi farklılığını tartma olanağı veren özgürlük ortamları gereklidir.
Zaten yazar her koşulda, yazı yazarken hayali kişilere yanıt verir. Bu hayali kişiler içinde bir yazar en çok kendi sesini duymalıdır. Yazar, tanıdığı, edebi birikimine saygı duyduğu küçük bir grubu bile kendinden daha etkili saymaya kalkıştığında, özgünlüğünü tehlikeye attığını aklında tutmalıdır.
Yazar, kendi lânetli yalnızlığını bilerek seçtiği ve yazısını oradan yeşerttiği ölçüde herkesin yazarı olabilir.

*Bir sokak çalgıcısının hiçbir müzik kuralına uymadan insanları etkileyen şeyler çalması mümkündür. Ama "Ne bu?" dendiğinde "hiçbir şey"den başka yanıtı olmaz onun. Edebiyatçının tutumu sokak çalgıcısına benzeyemez; o ne "çaldığını" bilmelidir.
Bir hikâyesi olmayan, edebiyatı kuralsızlıkla ihlal eden, okuru insanla yüzleştirmeyen metin, edebi çilenin yalnızlık mahzeninde demlenmemiş demektir. Sokak çalgıcısı gibi davranmayı seçen yaygaracılık, edebiyattan neyin uzak olduğunu gösteren bir mihenk taşıdır.

*İyi bir edebiyat yapıtı, yazarın tutkularını ve düşüncelerini okura inandırmak için yazılmaz. Yazar dediğin, her insani durumu soğukkanlılıkla saptayan ve bunu okuru ikna etmekten kaçınan bir üslupla dile getirendir. İnandırmak, ikna etmek, bilgilendirmek veya duygulandırmak, iyi yapıtların amacı değildir. Yazar insani hakikati söyler; okur ister sevinç damıtır bundan, ister kaygı; ister bilgiye varır, ister inanmak istediği şeye.

*Çocukları görünce gülümseyen yüzleri severim. Bu, en azından iyimserliğin işaretidir. Kadınlar, çocukları sevmeyi öğrenmiştir, pek çok kadın hiçbir koşula bağlı kalmadan çocuk görünce gülümseyiverir. Bu nedenle kadınların erkeklerden hem daha iyi, hem de insancıl olduğunu düşünürüm. Ne var ki, kadınlar birbirlerini pek sevmiyor, buna karşılık iyi arkadaş oluyorlar. Erkekler ise birbirlerini daha içtenlikle seviyor, fakat iyi arkadaş olamıyorlar.

* İnsan doğada neler tükettiğinin farkında olmalı. En saygıdeğer ve yalın bilinç budur: Tükettiği şeyin doğada açtığı tahribatın farkında olmak. Sadece tüketmek hayvanlık bile değildir; bu hal, insanlık fikrinin alt basamaklarına daha çok yakışır. O basamaklarda yaşayanların çokluğu can sıkıcı görünüyor, "İnsanlık fikrini düşünen ve onun için sorumluluk hisseden ne kadar da az sayıda insan var" diyerek hayıflanmak, ne büyük bir yalnızlık!

*Bazı yanlışları, zekânın yeride duramazlığı, taşkınlığı olarak görür, bana zarar verse bile ilk önce duruma katlanırım. Fakat bu hareketlerin zekânın değil de şımarıklığın dışavurumu olduğunu anlarsam, ilk durumda kesmediğim cezayı ikinciye eklerim: Şımarıklığı geldiği çukura postalamak, yalnızlığıma mal olsa bile bundan zevk duyarım.

*Bütün edebi yapıtlar ilk yazıldıklarında önce çöplüğe düşer. Ne kadar albenili olursa olsun, ne kadar satarsa satsın, ne kadar beğenilirse beğenilsin bütün edebi yapıtlar önce çöplük malıdır. Zaman denen çöp toplayıcısı gelmeden, o çöplükten iyi mallar seçilip antikacıya gidemez. Her edebi yapıt o çöplükte başkalarıyla sıkış tepiş halde derin bir yalnızlık yaşar; zamanı bekler, çilesini doldurur. Zaman, çöpten iyileri seçerken, bazı iyi parçaları da kasıtlı olarak orada bırakır; örneğin Monte Kristo gibi parlak cilalı bir eseri oradan almaz ki, çöplüktekiler neyin ileriye gidebileceğini daha iyi görsünler. Kendini parlak raflarda çöplükten uzak sanan kibir budalalarına da yine zaman dersini verir; fakat ne yazık ki yaşarken çöplükten çıkamamış, öldükten sonra müzeye kaldırılmış yapıtların sahiplerinin ahı, zamana sökmez. O ah, yazarın seçtiği yalnızlık cehenneminin yankısız duvarları arasında yazarla birlikte unutulur gider. Büyük edebi yapıtları okurken hayran olan okurun, yazarın ahını işitmesi için dahi olması beklenir. Eh, bu da en azından iyi edebiyatın niçin seyrek okur bulduğunun açıklaması sayılır.