Çocuk kurmacasında temel ilke çocuğun yakın ve somut çevresindeki benzerliklerden hareketle duyguların, duyuların ve empatinin farkına vardırmaktır. Çocuk somut düşünür; dolayısıyla onun anlamayacağı kavramlaştırmalardan uzak durulmalıdır. Çocuk oyunlarında şiddet, öfke, kan dökücülük, intikam, kıskançlık, saldırganlık ve ötekine düşmanlık olmaz. Fakat bu açıdan bakıldığında geleneksel masalların çoğunun sınıfta kaldığı açıktır.
Çocuklar için yazılan kurmaca öykülerin tamamında sorun çocuklar tarafından çözülür, merkeze çocuğun eylemi konulur ve yaratıcı çözümler bulma arzusunu kışkırtılmış olur. Fakat her öykünün böyle olması gerekmez; çünkü zor durumda kalan birine yardım da iyi bir şeydir. Yardımseverlik öykülerinde sorun topluluk tarafından çözüldüğü için dayanışma duygusu öğretilir ve yazarın böyle bir seçeceği aklında tutması da iyidir.
Çocuk yazınında eğlence duygusu, merak ve heyecan özel bir önem taşır. Bir de özellikle toplumun gelenekselleşmiş düşünce kalıplarından uzak durmak, kadın ve erkek rollerini insanlığın bugününe uydurarak konumlandırmak metni çağa uygun hale getirir. Örneğin Pamuk Prenses hikayesinde üvey annesi tarafından kıskanılan kız çocuğu, üvey anne, yedi cüce ve prens gibi figürler tamamen yerleşik erkek dünyasının aklıyla kurulmuştur ve bunları öğrenerek büyüyen bir çocuğun toplumdaki geleneksel cinsiyet kalıplarına göre düşünmesi kaçınılmaz olacaktır.
Küçük çocuklar söz konusu olduğunda yazınsallık önemsiz sayılmamalıdır. Çünkü çocuk hikâyelerinde duyuları öne çıkarmayan, mekanı tanımlamayan, çevreyi vurgulamayan anlatım tercihleri yüzünden, insanın içsel niteliklerinden habersiz kuşaklar yetiştirmek işten değildir.
Çocuğun dikkat süresi ile ilgili sorunlara da dikkat etmek gerekir. Örneğin, çocuk oyunlarında ara verilmez. Oyun başlatılır ve bitirilir. Oyunun süresi bir saati aşmaz. Bir saatlik çocuk oyununun dramatik akışı, çocuğun oyuna katılmasını ve dikkat dağınıklığı yaşamadan izleyebilmesini sağlayacak çıkışlar içinde kurulur. Öncelikle çocuğun ilk on dakikada oyuna katılması sağlanacak biçimde eğlenmesi ve olaya girmesi hesaplanmalıdır.
Çocuklara yönelik kurmacaların en belirgin kusuru didaktizmdir. Şüphesiz çocuklar temel bir estetik görüşten yoksun olduklarından didaktik metinlerde bile coşkuya kapılırlar. Yapılması gereken şey, onlara söz ve müzik ahengiyle dolu yaşantılar sunmak, ayrıca parmağını uzatmış bir öğretmen gibi değil de yaşamı sevdiren bir pamuk nine gibi yaşamın güzelliğini öğretmektir.
Çocuk için hayvan, insan veya nesne, eğer ona bir bilinç atfediyorsak, tartışmasız kabul edilecek bir şeydir. Aslında bu iyi anlatıldığında yetişkin için de geçerlidir. Buna kurmacada “şüphenin askıya alınması” denilir; yani okuyucu/izleyici, anlatılan şeyin abartılı olduğunu düşünse bile oyun/öykü süresince durumu kabullenir. Üstelik çocuklar sanatsal yaşantıya heyecansal tepkiyle ve hatta bedenle katıldığı için burada gerçek anlamda “iyi işleyen” bir zemin vardır. Bu nedenle onların kolayca sınayabileceği küçük olayları seçmek, ayrıca bunlarla özdeşleşen çocuğun kendi deneyleriyle hayatı öğrenmesini kolaylaştıran örnekler bulmak çok yerinde olur.