Kunday’ın mitik dünyası, insanlığın ortak
yazgısını okurun kulağına fısıldıyor
2017 Orhan Kemal Roman armağanının sahibi Gürsel Korat, bu
kez mitik bir roman olan Kunday- Gölgeler Çağı ile gençlere sesleniyor. Bu
roman, insanoğlunun yazgısını öyküleştiren temel metinler olan mitlerin, çağdaş
yapıtlarda hangi bağlamlarda kullanılabileceğinin iyi bir örneği. Kunday’da
tarihsel dönemin sancılarının yanısıra, “insan”ın varoluş serüveni ile yazgı
kavramı da masaya yatırılıyor. Geçmişle
gelecek arasında bağ kurularak çağdaş dünyanın problem alanları da ortaya
koyuluyor.
Romanın anlatıcısı Kunday, on üç yaşında bir şaman. Kunday,
şaman olduğu için tüm karakterlerin duygu ve düşüncelerini bilen bakış açısı ve
kendi bakış açısı ile anlatımı yapıyor. Hem “ben” anlatımını kullanıyor hem de
sınırsız bakış açısındaki “tanrısal anlatıcı” oluyor.
Kovalamaca
Moğollar, Hazar Sultanlığını devirmiş, Hazar Sultanı
Gürcistan Krallığı’na sığınmıştır. Moğollar, çevrelerinde kim varsa yerinden
yurdundan sökerek onları Anadolu’ya kovalamaktadır. Selçuklular ise Arap
Sultanı Baybars’ın Moğollara karşı birlik olup savaşma çağrısını küçümsemiş,
kabul etmemiştir. Bu da Anadolu’ya gelen açlar ordusunun çoğalmasına neden
olmuştur. Durum böyle olunca Hazar Sultanı’nın üç çocuğu, bölgeyi pençesine alan
tehlikeyi bildirmek için, Konya sultanına gitmek üzere yola çıkarlar. Böylece,
1238 yılının yaz aylarında Anadolu topraklarında bir kovalamaca yaşanmaya
başlar.
Selçuklu vezirinin askerleri, Hazar Sultanı Bayrek’in
kızları olan Banı Gül ile Umay’ın peşindedir. Romanın anlatıcısı olan
kardeşleri Kunday da onlarla beraberdir. Moğollardan akın akın gelen açlar
ordusunun Selçuklu’ya saldırmasını önlemek, onların görevidir. Selçuklu veziri,
Moğolları Anadolu’ya doğru çeker, bunun ödülünü Moğollar’dan alacağını düşünür.
Tarihin her döneminde ülkesine hainlik edenler çıkmıştır; Selçuklu veziri
Seyfüddin Günek, bu karakterlerden birini temsil ediyor romanda. Moğollar’ın
Anadolu’ya gelmesi, insanların ölmesi, ülkenin elden gitmesi onun için
önemsizdir; yalnızca kendi çıkarını düşünen bir vezirdir o.
Üç kardeş, vezirin askerlerinden kaçarken geceledikleri
mağarada Hızır ve Durak Han’ın aşçısı Baybüre ile karşılaşırlar. Ölümsüzlüğü
isteyen Baybüre’ye, Umay’ın bir teklifi olacaktır.
Anadolu
mahvoluyor, bunu durdurmak zorundayız
Konya
sultanı Moğollar’a karşı duramazsa o topraklar yüz elli yıl kendine
gelemeyecektir. Açlık, kıtlık ve hastalık insanların üç efendisi olacaktır.
Banı Gül der ki: “Umay gördü Anadolu mahvoluyor, bunu durdurmak zorundayız.”
Umay geleceği görmüştür, o halde gelecek değiştirilemezdir. İşte tam da bu
noktada Banı Gül, kitabın vurucu cümlelerinden birini söyler: “Gelecek
değiştirilebilir, çünkü henüz gelmedi. Fakat geçmiş değişmez. Çünkü oldu!
(s.64)” Geleceği gören gözler bilir ki hem kendisi hem halkı için felaket
hazırlayan akıldan yoksun yöneticilerin, kibirli şımarıklığı vardır. Buna bir
kez de Gürsel Korat’ın pişirdiği söz lokmasıyla tanık olacağız.
Şamancıl
Simgeler
Romanda, Anadolu’nun kadim inanışı olan şamanlıkla ilgili
bilgiler kurgunun içinde başarıyla yoğruluyor. “Yeteneklerimizin bir anda çıkıp
geleceğini söylerler. Şamanlar öğrenmez, bir bilgi içinde kendilerini bulurlar
(15s.).” Bu ve benzeri cümleler, şamanlığın sırrına erenler tarafından daha da
derinden hissedilebilir. Ak şamanlar ölümsüz olduklarını başkalarına
söylemedikleri gibi, yaptıkları iyilikleri de asla dile getirmezler. Banı Gül,
Umay ve Kunday şaman kardeşler olarak karşımıza çıkarlar. Umay dilsizdir ama
söz lokması yediği zaman konuşur.
Gürsel Korat, kitapta ak ve kara şamanlardan söz ederek
düalist mitolojilere de gönderme yapar. Kara şamanlardan biri Abala
karakteridir. Bir zamanlar Abala ak şamandır, yaptığı hırsızlığın ardından kara
şamana dönüşmüştür. Bu, tam da düalist
mitolojideki yaklaşımdır. Çünkü mitlerden anlaşıldığına göre ilk şaman “ak”tır
(ak kam), “kara” (kara kam) şaman sonradan ortaya çıkmıştır. Romanın ilerleyen
bölümlerinde Abala, kara şaman olmasıyla, özgürlüğünün kısıtlandığını fark
eder. Ak şaman olmanın erdemlerini sessizce mırıldanmaya başlar.
Şaman adayının sırra erme rüyaları, şamanların hayvan
gölgesi biçimini taşıyan yardımcı ruhları, her şamana ait olan şamanik hayvanı,
şamancıl törenlerde birinci planda rol oynayan davul, romanda işlevsel olarak
anlatılır. Korat, şamanizm konusuna kafa yormuş, felsefesi üzerine düşünmüş.
Romanın düşünbilim damarının da çok güçlü olduğuna dikkat çekmek isterim.
İyi yemek
bilgelik gerektirir
Banı Gül, aynı zamanda bir yemek bilgesi; onunla birlikte
yemek felsefesine de yelken açıyoruz.
Pilava, böreğe koyulan, yumurtalı kavurması da yapılan çiriş otunu belki
de ilk kez ondan duyacaksınız. (Ege’de yaşayanlar et lezzeti veren bu ota sarı
zambak ya da pırasa otu, diyor.) “Et yemeklerinde hırs vardır” diyerek ağzına
et sürmeyen biri Banı Gül. Banı Gül, insanın karakterinin ne yediğimizle ilgili
olduğunu anlatırken sofra düzeni konusundaki duyarlığını da aktarır. Aslında
Banı Gül, yaptığı yemeğe sözler bırakmıştır! Bunun ne anlama geldiğini kitabı
okuyanlar keşfedecek.
Deli Dumrul,
Tepegöz ve ötekiler
Şaman kardeşlerle birlikte minik bir Anadolu gezisine de
hazır olalım. Amasya dağları, Kayseri ovası, geyikler sultanının yaşadığı
Erciyes, Gürgöz Limanı ve nicesi
başarıyla betimlenmiş; gençlerin
yüreğinin toprağına, Anadolu ile ilgili pek çok tohum ekilmiş. Ayrıca, Deli
Dumrul, Tepegöz, Hızır gibi Anadolu masal arketipleri, farklı kodlar
kullanılarak kurguda yerini almış. Yetişkin edebiyatında olduğu gibi, çocuk ve
gençlik edebiyatında da bu tür estetik kodları çözümleyebilmek için nitelikli
okuma anlama çalışmalarının yapılması önemlidir. Kunday’ın kesin ve
değiştirilemez sınırlar çizilerek değerlendirilmesi, metnin çok anlamlılığının
keşfini engeller.
Kitabın ilkgençlik serisinden çıkması da yerinde bir seçim.
Kitapların gizli kahramanları editörleridir; editör Filiz Özdem’i de yürekten
kutluyorum. Kitabın doğru yaş grubu ile buluşması için “ilkgençlik” notunun
koyulmasını önemsiyorum. Aysu Koçak’ın metinle bütünleşen çizimleri de kurgunun
ruhunu yansıtmakta çok başarılı.
Dil
Teri
Yazarın yetişkinler için kaleme
aldığı romanı Zaman Yeli’nde Moğol istilasından ve Selçuklular’dan kaçıp
yeraltına çekilen bir halkı tanımıştık.
Zaman Yeli’ndeki sağır ressam, kör asker karakterleri ile Kunday’daki
dilsiz kız Umay arasındaki simgesel ilişkinin araştırılmasını akademisyenlere
bırakıyorum. Yazarın Güvercine Ağıt adlı romanında yer alan Şamnalika adlı
şaman kadın ile şaman kardeşler arasındaki ilişkinin ortaya koyulması da
edebiyat bilimcilerin işi olacaktır. Gürsel Korat’ın Rüya Körü romanının
kahramanı Stefanos, gelecekte olacakları rüyasında gören biridir, tıpkı Umay
gibi… Ne yazık ki yerimiz, Korat’ın yetişkinler ve gençler için yazdığı
romanlarındaki karakterlerin karşılaştırmasını yapabilmek için yetersiz.
Akademik çalışmalar yapanlar gereğini yerine getireceklerdir kuşkusuz.
Yanılmıyorsam
sevgili Emin Özdemir’den duymuştum, “dil teri dökmek” diye bir kavram kalmış
aklımda. Gürsel Korat, dil teri dökerek sürdürüyor yazarlık serüvenini.
Etkileyici karakterleri, tarihsel düzlemin büyütecinden yansıtırken dilsel bir
şölen sunuyor. Kahramanlar aracılığı ile okuru duygu ve sezgileriyle başbaşa
bırakıyor.
Kunday, ilkgençlik filmi ya da dizisi olabilecek kumaşı
barındırıyor, hem söylemsel hem de kurgusal örüntü olarak derinde bir yerlerde
sinema sanatına göz kırpıyor. Yerelden evrensele uzanan Kunday’ı, gençler
hipnotize olmuş gibi okuyacak, edebiyatın büyülü dünyasında unutulmaz bir
yolculuk yapacaklar.
Cumhuriyet Kitap, 8 Haziran 2017
Kunday-Gölgeler Çağı/ Gürsel Korat/ Resimleyen: Aysu Koçak/ YKY/ 226s./ 2017/ 13+
Cumhuriyet Kitap, 8 Haziran 2017
Kunday-Gölgeler Çağı/ Gürsel Korat/ Resimleyen: Aysu Koçak/ YKY/ 226s./ 2017/ 13+