LUMPEN BURJUVAZİ


                                                George Grosz, Iniciativa, 


İlk kez Marx’ın kullandığı lumpen proletarya kavramı “Başıboş serseriler, yol verilmiş askerler, zindandan çıkmış forsalar, sürgün kaçkını kürek mahkumları, hırsızlar, işsiz yazarlar, dilenciler, kısacası Fransızların boheme (derbeder) dedikleri ne olduğu belirsiz, kararsız çürümüş yığın” anlamına gelir. 1848 devriminde işçilerin ve köylülerin desteğini alan burjuvaların, vaatlerinden döndükten sonra 1852’de darbe yaparak yanına çektiği bu güruh, siyasal literatüre asalak yaşam biçiminin örneği olarak girdi.
Şüphesiz siyasal bir amacı olmayan serserilerin örgüt kurduğu ve “kendi kendimizin efendisi olalım” dediği de görülmüştür ama unutmayalım ki mafioso örgütlerinin siyasal ölçüler içinde değerlendirilmeleri zordur. Onlar siyasal bir amaçtan çok, ekonomik çıkarları gereği siyasetle ilişki kurar ve Nazi Partisi, Faşist Parti veya Kaide gibi siyasal suç örgütlerinin yanında masum kalırlar.
“Lumpen proletarya” kavramına nazire olarak önerilen “lumpen burjuvazi” kavramı şöyle tanımlanabilir: Lumpen burjuva asalakların, hırsızların, haydutların, orta dereceli memurların, belediye iş takipçilerinin, umudu kırık müteahhitlerin, işbilir hukukçuların çıkarlarının takipçisidir. Amacı, sermaye gruplarının, esnafın, kanaat önderlerinin desteğini alarak yığınların peşinde koştuğu uygun siyasi iklim yaratmak, iktidara ulaşmak ve adeta vurgun yapar gibi “para kazanmak”tır.
Lumpen burjuva tıpkı lumpen proleter gibi toplumun başına beladır; desteklediği parti yönetime gelirse, yağma, çalma, tehdit, şantaj, soygun gibi şeyleri yapmak için yönetsel zemin bulur. Zamanla –eğer mutlak iktidara kavuşursa- yasaları, mahkemeleri, yürütmenin bütün unsurlarını keyfi olarak değiştirmeyi planlar, hükümet darbesi yapma fikrine kapılır.
Lumpen burjuva öncelikle ekonomik suç örgütü kurar ve iktidara gelmek için bu suç örgütünün ihtiyaç duyacağı ilişkiler ağı evreninde büyür. Mafyanın devlet olmuş haline benzer, mafyadan farkı, iktidara geldikten sonra mafyalaşmış olmaktır. Çıkar ilişkilerinde gözönünde olmayı sevmeyişi mafyayı akla getirse de mafyadan farklı olarak siyasi egosu vardır. Belki de bu nedenle bir toplumsal lider öncülüğünde kendi yaşam kurgusunun basitliğindeki toplumsal yapıyı kurmaya heveslenir. Siyaset mühendislerine kızsa da siyaset marangozluğundan fazlasını beceremez. Lumpen burjuvanın devlet ideali kleptokrasiden beslenir; bilir ki, o düzende hırsızlar, yağmacılar, katiller ve yardakçılar sorgulanamaz. Yasama yürütme ve yargı konusunda işler arapsaçıdır; “yasalar önünde eşitlik” düşünülemeyecek bir ilkedir. Toplumda üretip tüketmek ve ibadet etmek dışında onaylanan herhangi bir eylem olamaz. Sanat zevki kaybolmuş, zevkler yeme içmeye göre tanımlanmış ve her şey erkek yaşamına göre kurgulanmıştır.

Ekonomik yaşamın verileriyle özetlenen bir kalkınmacılık: Lumpen burjuva tam anlamıyla homo manifactorius’tur: Çalışanın makine veya insan olması arasında bir fark görmez. İşlevsel bir yaşam düzeni tasarlar, toplumsal sınıfları tasarlama biçimi korkunçtur: Eller, ayaklar ve başlar diye özetleyebileceğimiz bir kast sistemini öngörür ve onun adaletten anladığı şey yalnızca sınıfların kendine düşen ödevleri yapmasıdır. İnsanlaşma için çalışmadan bağımsız olan "gerekli süre"den habersizdir, çalışmayı kutsar ama çalışma hakkındaki felsefi görüşlerden nefret eder. Hem insanların süresini çalar hem parasını; hem insanların devlete ödediği vergiyi çalar hem de yatırımlarını. Bu nedenle lumpen burjuva, Roma çağının eli kılıçlı lumpenlerinden beterdir: Yalnızca toplumun sırtından değil, devletin sırtından da geçinir. Yani açıkça arsa, şirket veya bağış talanıyla yetinmez, devletin kasasıyla ilgili bilinmeyen hortumlama teknikleri geliştirir. Ne kadar yeteneksiz olursa olsun kendi adamlarını bütün kilit noktalara yerleştirerek devleti göz göre göre soyar. Özellikle yöneticilerin basiretsiz olması lumpen burjuvanın işine gelir çünkü tüm basiretsizler, haydutların yardakçısıdır.
Lumpen burjuva, kendi gibi lumpen burjuvalar yaratır ve onların eliyle diğer burjuvaların malına göz diker. O bir Robin Hood değildir, yalnızca paranın ve gücün el değiştirmesini planlayan acımasız bir hayduttur, o kadar. Zenginden alıp fakire vermez: Yoksullara yalnızca, fitre, sadaka veya zekât verir. Hem yoksullar gibi görünmeyi sever hem de onlara benzememeyi. Yoksul çocuğu olduğu halde öğrenim yapmış ve yükselmeyi becermiş yetenekli kişilerden olmadığı için, "dışı burjuva içi sefih lumpen" olan garip bir yaratıktır. Ahlakçılığı tam olarak ahlaksızlığındandır.
Lumpen burjuvanın sanatsal zekâsı yoktur. Sıradan algıların, berbat şiirlerin okuyucusudur. Lumpen burjuva, asla burjuva sınıf kültürünü edinemez. O hâlâ askerden yeni gelmiş, evlenme çağındaki sıkılgan delikanlının bilgi düzeyindedir; beğenisi mahalle berberinin duvarındaki resimlerden, neşesi mahalle kahvesindeki erkek şakalarından öteye geçmez. Bir de bu haliyle beğenilmeyi arzular, beğenilmediği için hır çıkarır, bu sığlıkla allame gibi davranmasını küçümseyen olursa, zorbalık eder.
Lumpen burjuva erkektir; karısını paketleyip eve kaldırır ve zaman zaman onun analığını över. “Gönül hırsızı” olamaz hiç; kadına güvenmez, kadın düşmanlığı onu kuru, kaba ve itici hale getirir. Bu eksiğini maske takmış kasa hırsızı olarak giderir; üstelik hırsızlık yaparken yakalanırsa, yakalayana yaşamı zindan eder. Kasap lakabıyla anılan futbolcular gibidir, onun görevi top oynamak değil, centilmence oynayan yetenekli futbolcuyu “indirmek”tir.

                     G. Grosz


Lumpen burjuvanın bilgisizliğinden gelen özgüveni korkunçtur; her şeyden anladığını sanır; üniversite hocalarını meslek okulu öğretmeni gibi görür, üniversiteleri bir şirket gibi yönetmeyi tasarlar, hukuksal yapıyı bozar, polisi özel koruma gücü haline getirir. Sosyal bilimlerden haberi yoktur, danışmanları efsunla, büyüyle uğraşır, çevresindekiler eğitimsiz kişilerdir. Böylece insani duyarlıktan yoksun kalır; her gün alnını kendi kutsallarına sürse de onu bir tılsımla avunan ilkeller gibi yaptığını bilmez. Alnı insanlığın kalbini anlayacak ışıktan yoksun kalmış ve kararmıştır, büyük romanları okumadıkça, sanattan nefret ettikçe bakışlarına yerleşen mendebur nefreti karizma sanır.


George Grosz, Eclisse di sole, 1926



Lumpen burjuvazi, varlığını burjuvalara, müteahhitlere, esnaflara ve lumpen proleterlere borçludur. Fakat bu toplumsal kesimler çıkarını kolayca değiştirir; lumpen burjuvazi onlara güvenmekle en önemli yanlışını yaptığını fark edemez, bu nedenle lumpen burjuvaların sonu mafya babalarınınki gibi hazin bir hikayeyle gelir: Onları hiç ummadıkları birinin darbesi bitirir. Onlar en sevdikleri elinde heder olurlar.
Çünkü burjuva toplum düzeninde hiçbir kapitalist, bir lumpen burjuva tarafından tehdit edilmeyi kendine yediremez. Böylece lumpen burjuvanın kaderi, zorbalık ettiği sınıflarca belirlenir. Lumpen burjuvanın sonunu köylülerin ve işçilerin ayaklanması kadar, burjuvalar da getirir: Kılıçla savaşan kılıçla ölür, atın ölümü arpadan olur.

20 MART 2014, RADİKAL