Thomas Hardy'nin Başyapıtı


         
         Gürsel Korat


Bir kitabı okurken bitmesini istemezsem o kitap “benim”dir. Her kitapta böyle bir duygu yaşamam; bunun nedeni, kitabın iyiliği veya kötülüğünden çok onun eğilimlerime ve birikimime uygunluğudur.
Thomas Hardy’nin başyapıtı saydığım Çılgın Kalabalıktan Uzak için herkes böyle söylemeyebilir; ben öncelikle yazılış üslubundan, bu kitabın içtenlikle yazıldığını ve okuru çekip içine aldığını düşünüyorum. Bir roman yazarı olduğum için rahatlıkla şunu söylebilirim ki bazı romanlar daha derin soluk alıp daha derine dalarak, insanı derinden kavrayarak, güçlü bir sesle konuşarak yazılır. Çılgın Kalabalıktan Uzak, o romanlardan biridir.
O tuhaf adlı Bathsheba, bir kadın olarak nasıl çekici ve sinir bozucudur! Gabriel Oak, nasıl bir tutkuyla Bathsheba’ya bağlıdır! Hele aşk üçgeninin zavallı halkası Boldwood, zavallı adam, Bathsheba’nın şımarıklığı yüzünden nasıl da mahvedilmiştir!
Romanın güzelliği şüphesiz kadının macerasından ve hesaplayamadığı kötü şeylerden gelmez; bu büyük bir pastoral resimdir; hani resmin senfonik olanı varsa odur. Olayların taşrada geçmesiyle, yazarın taşralı gibi yazması seyrek olarak ayrışır; şüphesiz büyük bir evrensel yazar olan Thomas Hardy bu sesi ayırmasının ötesinde, anlatmayı çok sevdiği Wessex dünyasının görkemli bir resmini yapar. Bu resmin insanları, hayvanları, evleri, çayırları ve bunların oluşturduğu sade yaşam çok etkileyicidir.
“Tekerlek gürültüsü sandığı sesin gerçekte gök gürültüsü olduğunu kavrayan bilinç nasıl genişlerse, Bathsheba’nın içgüdüsüyle edindiği kanı da bilincini öyle genişletti.” (XIX. S.162)
Thomas Hardy okumak hayatı okumak gibidir; yazdıklarını okuduğumuzda, bütün bunların bir romanda yazılı olduğunu görünce, bilincimiz hayatı okumak kadar genişler; bu kadarcık küçük bir yere hayatı sığdıran yazara şükran duyarız.