Rüya Körü


Gürsel Korat, Rüya Körü'nde diğer romanlarında olduğu gibi Anadolu tarihinden bir kesitin içine; on ikinci yüzyıla oturtuyor romanını. Bir yanda Doğu Roma İmparatorluğu, öte yanda Selçuklu Devleti. Stefanos Aksunos'un yaşamı çerçevesinde gelişen romanda Selçuklu Sultanı Kılıçarslan da kendine yer bulur.

İbrahim Dizman

'İnsan daima unutur. Çünkü süreğen olarak geçmişte veya gelecekte duramaz. Yapabildiği tek Tanrısal eylem, hatırlamaktır.' Gürsel Korat, İletişim Yayınları'ndan çıkan son romanı Rüya Körü'nde böyle diyor. Bir bakıma, 'zaman'ı ve bu zamanın 'tutanakçılarını' tanımlıyor. Geçmişte ve gelecekte duramayan insana, zamanı ve o zaman içinde gerçekleşen varlığını sanat anımsatmaz mı? Yazarlar değil midir o 'Tanrısal eylem'i gerçekleştirenler; yani yazarak hatırlatanlar, tutanakçılar?


Doğu Roma İmparatorluğu'nun yazıcılarından olan Stefanos Aksukos, romanın kahramanı ve kimsede olmayan bir güce de sahip. Geleceği rüyasında görür. Bu kendisini mutsuz, yalnız hissettiren, çevresinde yalancılıkla suçlanmasına neden olan bir özelliktir. Kimse de böyle bir şeye inanmaz zaten. Ancak bir gün, imparatorun oğlu Manuil onun bu özelliğini fark eder.

Öte yandan, Doğru Roma tahtının varislerinden olan Andronikos Komnenus da Stefanos'un gücünün bir diğer yarısına sahip. O da tanık olmadığı, bilmediği geçmişi görüyor rüyalarında. Karakter ve yaşam biçimi olarak birbirinin zıddı olan bu iki kişi, sahip olduğu bu gizemli gücün ortak yanını fark ettiğinde iç içe geçmiş zamanda, birbirini tamamlayan olayların diğerindeki yarısını birleştirmeye çalışır. Bu bir 'rüya kardeşliği'dir. Geleceği bilmek, imparatorlukta gözü olan Andronikos için bulunmaz bir nimettir. Geleceğe ilişkin hiçbir hırsı olmayan Stefanos içinse, kendi kişisel geçmişi önemlidir. Çünkü babası Roma İmparatorluğunun en güçlü kişilerinden biri ve ordu komutanı olmasına karşın Türk asıllıdır; geçmişi hakkında da türlü söylentiler vardır. Stefanos için babasının geçmişini bilmek önemlidir, çünkü onun şimdiki zamanını belirleyen olaylar zincirinin geçmişin gizeminde yattığını düşünür.

Doğu Roma, bugünkü söyleyişle Bizans İmparatorluğu entrikalarla, saray darbeleriyle simgeleşir. Romanda da geçmişi ve geleceği bilmek, içinde iktidar hırsı taşıyanlar için bir hazine değerinde. Bu, Stefanos'u bir oyuncak gibi kullanılmaya sürükler. Sıradan olamayışının, hiçbir kadının onu sevmeyişinin ızdırabını ruhunda hisseden Stefanos, bir pinpon topu gibi imparator ve imparatorluğu isteyen kişi arasında gider gelir.

Korat, Rüya Körü'nde 800 yıl öncesinden bakıyor zaman kavramına ama bugün de geçerli olan, insanlığın hiç eskimeyen felsefi olgularını irdeliyor: 'İnsanın geleceği veya geçmişi bilmek istediğine şüphe yoktu. İnsan şimdiyi bilmek konusunda isteksizdi, çünkü şimdi zamanın içinde yaşamak, ona şimdiyi bildiği yanılgısı veriyordu.' Öyle değil midir gerçekten?

Geçmiş ve gelecek zaman

Korat'ın romanda can verdiği iki kişi; rüyasında geleceği gören Stefanos ve geçmişi gören Andronikos, aynı zamanda birer simge. Geçmiş zamanı ve gelecek zamanı temsil ediyor yaşamı ve varlığıyla. Yaşamın bütün olayları, hayata dair bütün duygular, aşk, keder, yalnızlık, iktidar hırsı, ölüm; her şey geçmişle gelecek arasında şekillenmiyor mu sahiden? Bu açıdan bakınca Korat, bu simge kişilerle hayatı, hayatın akışını da sorguluyor. Zamanın akışını, süreğenliğin gizemini Hıristiyanlığın 'baba ve oğul' argümanına gönderme yaparak da vurguluyor.

Romandaki şaşırtıcı öğelerden biri de geleceği gören Stefanos'un, ne olduklarını bilmeden, uçakları, futbol maçlarını, otomobilleri, televizyonu da görmesi. Bunları kendisi de saçma rüyalar olarak algılıyor ve kimseye söz etmiyor. Ancak, romanın son bölümünde bütün bu rüyalar bambaşka bir anlam kazanıyor. Stefanos iki kişilik bir imge; yazan ve uyuyup rüya gören Stefanos. Romanın başından beri yaşamını izlediğimiz Stefanos on ikinci yüzyıldadır ama son bölümde uykusunu neredeyse parçalayıp rüya görmesini engelleyecek sesler duyar gibi olur: Otomobil alarm sesi! Yazan Stefanos ise bilgisayarının başında, bugündedir! Doludizgin yazar ve içeriden kızı seslenir: 'Baba, gel artık!' Tıpkı geçmişle gelecek gibi.

Başta söylediğim gibi geleceğin rüyasını görenler, insanlığın yapabildiği tek Tanrısal eylemi gerçekleştirendir. Yazarlardır! Roman alttan alta aslında bu imgeyi de biçimlendiriyor okurun belleğinde. Romanın son bölümündeki iki Stefanos, yani imgesel buluşma da bunu anlatıyor aslında.

Cumhuriyet Kitap, 18 Kasım 2010

0 yorum: