EFNAN ATMACA
Gürsel Korat,Yine Doğdu Tanyıldızı’nda Niğde’de geçen bir öykü
anlatıyor. Kitapta Mevlevilerin, Sufilerin, Sünni şeyhlerin, Melamilerin,
Bektaşilerin cümle derviş taifesinin izi var.
Gürsel Korat, son dönem Türkiye edebiyatının sessiz sedasız
ilerleyen, onu keşfeden okurları her yeni kitabıyla farklı maceraya sürükleyen
yazarlarından. Yeni yayımlanan kitabı Yine Doğdu Tanyıldızı, yazarın bu
sürprizli yazın macerasının en son örneği.
1300’lü yıllarda Niğde’de geçen bir tragedya Yine Doğdu
Tanyıldızı. Dönemin Niğde kadısı Şeyh Nizamüddin’e bir gün bir haber gelir.
Şemsi derviş Zembilli İshak, Konya’da Tatar Han’dan kaçmış ona “selam”
gönderir. Üç karısı, iki oğlu olan ancak erkekleri kadınlardan çok seven Şeyh
Nizamüddin şöhreti kendinden evvel gelen ve selamında bir aşk daveti olan
Zembilli İshak’a onu tanımadan sevdalanır. Ancak şeyhin evindeki sevdadan tek
yanan kişi kendi değildir. Babasından gözdesi Mihri’yle sevişirken şiddet kullandığını
gördüğü için nefret eden Nureddin, evin kölesi Fazıla’yla karı-koca olmuştur
bile. Ancak babasına duyduğu nefretle onun ocağını terk edip başka bir şeyhe
çırak olan Nureddin için bu aşk gün geçtikçe imkânsızlaşır. Nihayetinde şöhreti
kendinden evvel gelen İshak şeyhiyle buluşur. Güneşi gibi görür şeyh onu ama
İshak’ın ışıkları onu yalandan ısıtır çünkü aslında her iki cinse karşı da aşk
besleyen derviş ilk görüşte Fazıla’ya tutulur. Sadece “yedi” günde hem
Niğde’nin hem de şeyh ile ailesinin kaderi değişir. Kitabın tüm kahramanları
yaklaşan felaketi görürler görmesine ama kimsenin gücü engellemeye yetmez.
Bir felaket geliyor, kimse engelleyemiyor
Kısaca öyküden de
anlaşılacağı gibi Korat’ın yeni romanı tragedyalara bir gönderme. Ancak kitabın
iki farklı açıdan incelenmesi gerekiyor: konu ve dil. Konudan başlarsak; Korat,
Yine Doğdu Tanyıldızı’nda tragedyanın tüm unsurlarından yararlanıyor. Daha
kitabın başında “Bir felaket geliyor” diyerek okura hazırlıklı olmasını
tembihliyor. Yarattığı tüm kahramanları karşılıklı değil zincirleme birbirine
bağlayarak tragedyanın diğer bir unsurunu kullanıyor. Kitaptaki tüm
kahramanların hikâyesi size bir başkasının öyküsünü açıyor. Ve Fazıla ile
Nureddin hariç hiçbirinin ilişkisi karşılıklı değil. Zaten Fazıla ile Nureddin
de sonu kötü biten efsanevi bir aşkın trajik kaderi paylaşan iki kahramanı
olarak kitapta yerini alıyorlar. Yanlış anlaşılmalar yine Korat’ın başarıyla
kullandığı bir unsur. Kitaptaki herkes İshak’la birlikte gelen kara bulutlardan
kendilerinin de ıslanacağının farkında olmasına rağmen son ana kadar bir
hamlede bulunmuyor. Hamle sırası geldiğinde kahramanlardan birinin iyi niyetli
olsa da yaptığı yanlış, domino taşlarının devrilmesi gibi sırayla herkesin
kaderini kötü etkileyip tragedyanın son unsuruna selam çakıyor. Korat’ın öyküyü
kurarken kurduğu ustalığa saygı göstermek gerekiyor. Zor bir işi başarıyor.
Bana kalırsa en büyük başarısı hikâyenin zorlama görünmemesi.
Elbette iyi bir okur bu kitapta tanıdığı pek çok hikâyeye
rastlayacaktır. Korat geleneksel pek çok hikâyeyi, destanı Yine Doğdu
Tanyıldızı’na serpiştiriyor. Shakespeare, Dostoyevski, Turganyev, Racine,
Corneille gibi pek çok usta yazar sayfalar arasından göz kırpıyor. Bu
anlamda Korat gelenekseli alıp günümüze taşıyor ve evrensele dönüştürüyor. Ne
kadar yabancı usta yazarlardan bahsetsek de kitap yerli bir hikâyeyi anlatıyor.
Kapadokya’ya dair bir tragedya, bir efsane Yine Doğdu Tanyıldızı. Kitapta,
Mevlevilerin, Sufilerin, Sünni şeyhlerin, Melamilerin, Bektaşilerin cümle
derviş taifesinin izleri var. İçlerinde tanıdık olanlar da var, hiç
bilmediğimiz kelamları edenler de. Artık takdir okurun gözüne kalıyor.
Dil
üzerine yeni bir tartışma
Yine Doğdu Tanyıldızı’nın asıl sürprizi ise dili. Hatta
Gürsel Korat kendi internet sitesinde bu kitabın öyküsünü anlatırken “Bu
romanın öyküsünü kurmak için çabaladığım kadar dilini kurmak için de çok
çabaladığımı söylemeliyim. Kurmacanın tarihi üzerine düşündüğüm derslerimden
birinde anlatıcıyla yazarı ayırmaya karar verdim” diyor. Kitap Şeyh
Nizamüddin’in büyük oğlu, sevmediği, yüz vermediği oğlu Mesud’un, babasının
eski gözdesi Mihri’ye hikâyeyi yazdırmasıyla başlıyor. Elbette bunu yine
sürprizli bir şekilde öğreniyoruz. Aslında uzun bir süre kitabın anlatıcısının
kim olduğu anlaşılmıyor. Ortalara doğru Korat, yine ustaca bir hamleyle Mesud’u
devre dışı bırakıyor ve başta ayırdığı anlatıcı ile yazıcıyı birleştiriyor.
Hikâye, Mihri’nin hem gözünden hem kaleminden devam ediyor. Bu ilginç dil oyunu
kitabı biraz daha lezzetlendiriyor. Konu için söylediğim “zorlama durmuyor”
tanımını dilde de yapmalıyım. Çünkü Korat’ın bu denemesi romanı daha bir
incelenir kılıyor. Dille ilgili bir diğer yenilik ise kitabın görsel dille
yazılmış olması. Yine Doğdu Tanyıldızı tüm unsurlarıyla son dönem yayımlanan
kitaplar arasında en ilgi çekicilerinden biri. Dolayısıyla Yeni Doğdu
Tanyıldızı, Korat’ın denediği bu yenilik arayışlarıyla edebiyatımızda uzun
zamandır eksik olan nitelikli tartışmaları başlatmaya aday bir yapıt.
5 Aralık 2014
Radikal Kitap
0 yorum:
Yorum Gönder